top of page

İnsana saygı ve Zulüm:

İslam dini, insana büyük değer vermiş, ona vazgeçilmez haklar tanımış ve bu hakları dokunulmaz kabul etmiştir. Günümüzde temel insan hakları olarak nitelendirilen bu haklar, insanın emniyetini, huzur ve mutluluğunu hedeflemektedir. Şüphesiz insanlık aradığı huzur ve mutluluğu ancak İslam’ın Evrensel değerlerine gönlünü açmakla bulabilecektir.

Kur’an-ı Kerim de, ‘Ey iman edenler! Allah ve Resulü size hayat verecek şeylere çağırdığı zaman o çağrıya uyun (1)’ buyrularak, ilahi mesajları insanlara ‘hayat’ verdiği dile getirilmiştir. Gerçekten ve zulüm gibi hayatı adeta yaşanmaz hale getiren nice olumsuzluklar içinde yüzen insanlık, İslam’ın gelişi ile adeta yeniden hayat bulmuştur. Zira bu rahmet yüklü ifadelerin merkezinde hep insan, insana saygı ve insanın dünya ve ahiret mutluluğu yer almıştır. Şüphesiz huzur ve mutluluk filizleri, sadece hakların gözetildiği bir ortamda yeşerebilir.Adaletin, hak ve hukukun gözetilmediği ortamda zulüm vardır. Şüphesiz insan onur ve şerefiyle bağdaşmayan, temel hak ve hürriyetlere aykırı her türlü tutum ve davranış zulümdür. Bir insanın asla vazgeçemeyeceği hayat hakkından tutun da, emeğinin gasbına, fitne, fesat, iftira ve gıybetle huzur ve mutluluğunun elinden alınmasına varıncaya kadar sözlü ve fiili her türlü tutum zulümdür. Hiç bir sebep, zulmü meşru kılamaz. Dinimiz, gerek insana gerekse diğer canlılara karşı zulmü kesin olarak yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerim de, ‘Allah, zulmedenleri sevmez (2)’ buyrularak, zulüm ile Allah’ın rıza ve sevgisinin bir arada bulunmayacağına vurgu yapılmıştır. Sevgili Peygamberimiz de yemin ederek insanlara haksızlık ve zulmeden kişinin, cehenneme gireceğini, cennetten de mahrum bırakılacağını ifade etmiştir.

Zulüm, bireysel ve toplumsal huzurun bozulmasında, insanların haysiyet ve onurlarının zedelenmesinde baş etkendir. Zulüm, bir toplumda birlik ve beraberliğin, sevgi, saygı ve sadakatin, barış ve hoş görünün önündeki en büyük engeldir.Zulüm, fıtratı bozulmuş, gönlü kirlenmiş, vicdanı kararmış insanların bir niteliğidir. Bu konumdaki insanlar belki dünyada nefislerini tatmin edebilir, emellerine ulaşabilirler ama her şeyin ayan beyan ortaya döküleceği ahirette kendilerini kötü bir sonun beklediğini asla unutmamalıdırlar.

Kur’an’ın ifadesiyle kıyamet günü ‘Zulmedenlere, ebedi azabı tadın! Siz ancak vaktiyle yaptıklarınızın cezasına çarptırılıyorsunuz denilecektir (3)’Alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde; ‘Zulümden sakınınız. Zira zulüm, kıyamet günü (sahibini kuşatan) karanlıklar (olacak)dır’ buyrularak, zalimlerin ahirette karşılaşacağı zor durumu dile getirmiştir.


Unutulmamalıdır ki, haksızlık ve zulüm, ahirette, zulmeden kişiyi iflasa götürür. Bir defasında Sevgili Peygamberimiz ‘ Müflis kimdir biliyor musunuz? diye sorulduğunda Ashab; Bize göre müflis, parası ve malı olmayan kimsedir dediler. Peygamberimiz; Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü, namaz, oruç ve zekat sevabıyla gelip; şuna sövdüğü, buna iftira ettiği, şunun malını yediği,  bunun kanını döktüğü, şunu dövdüğü için iyiliklerinin sevabı başkalarına verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları bittiği için hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip  sonrada cehenneme atılan kimsedir’ buyurdular.

Sevgili Peygamberimizin bu konuda bir uyarı ile bitirelim:

Mazlumun bedduasından sakınınız. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.

 
 
 

Comments


Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

©2020- Efe Kaan Çakır ve  "Wix.com" ile kurulmuştur.

bottom of page